Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
- There was nothing but an old chair in the room.
Benim odam çok küçük.
- My room is very small.
Hangi odada kalmak istersiniz?
- In which room would you like to stay?
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.
- When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her.
Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi.
- Everyone in the room was stunned by what happened.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
- There is no room to doubt that he is a gifted artist.
O yaşlı bir bayana yer açtı.
- She made room for an old lady.
Bir pansiyonda yaşıyorum.
- I live in a rooming house.
Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
- Why don't we share a room?
Neden odanı temizlemedin?
- Why haven't you cleaned your room?
Herkes için yeterli boş yer var.
- There's enough room for everybody.
O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
- I really don't want to sit in that room.
He explains they have enough room to stand and lie down, points out the little cup to brush our teeth, and the place where they pray.