Even the human race will become extinct one day.
- İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.
English and German share a common ancestor.
- İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.
All humans on Earth are descended from a common ancestor.
- Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.
Write only your family name in capitals.
- Sadece soyadınızı büyük harflerle yazın.
Their family name is written on their mailbox.
- Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.
I cut my little finger peeling potatoes.
- Patates soyarken serçe parmağımı kestim.
I'm peeling the celery and the potatoes.
- Kerevizi ve patatesleri soyuyorum.
She's a descendant of King George!
- O, Kral George'un soyundandır.
I am a decendant of Isreal's famous King David.
- Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım.
The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia.
- Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.
She is of American parentage.
- O, Amerikan soyundandır.
Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
- Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.
One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
- Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
The police arrested a suspect in connection with the robbery.
- Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.
Sami's house has been burglarized.
- Sami'nin evi soyuldu.
Dan's house must have been burglarized.
- Dan'in evi soyulmuş olmalıdır.
She stripped the child and put him in the bath.
- O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
She is of American parentage.
- O, Amerikan soyundandır.
English and German share a common ancestor.
- İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.
The English language is cognate to the German language.
- İngiliz dili Alman diline soydaştır.
Peel the potatoes and carrots.
- Patatesleri ve havuçları soy.
Tom peeled the potatoes.
- Tom patatesleri soydu.
We were burgled once.
- Biz bir kez soyulduk.
She stripped the child and put him in the bath.
- O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
Tragedy is the entertainment of the nobles.
- Trajedi soyluların eğlencesidir.
Helium, neon, argon, krypton, xenon and radon are noble gases.
- Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon soy gazlardır.
Abstract art is something to feel.
- Soyut sanat hissedilecek bir şeydir.
Your explanation is too abstract for me.
- Senin açıklaman benim için çok soyut.
Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
- Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
My father struggled with the robber.
- Babam soyguncu ile mücadele etti.
Pour in four tablespoonfuls of sherry and four tablespoonfuls of soy, as much vinegar as the jar will hold, and cover closely until wanted.
The soy crop is looking good this year.
Şirket soya sosu ve diğer gıda ürünlerini üretiyor.
- The company produces soy sauce and other food products.
ABD'nin Çin'e ihraç ettiği başlıca ürün soya fasülyesiydi.
- The top U.S. export to China was soybeans.
Tom soya fasulyesi fiyatlarının neden düştüğünü merak ediyordu.
- Tom wondered why soybean prices were dropping.
Tavuk, ton balığı ve soya fasulyesi iyi protein kaynaklarıdır.
- Chicken, tuna and soybeans are good sources of protein.