Tom, bildiğim kadarıyla ne isterse yapabilir.
- Tom can do whatever he wants as far as I'm concerned.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
- So far as I know, she is still unmarried.
O, bildiğim kadarıyla, güvenilir bir arkadaştır.
- He is, so far as I know, a reliable friend.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Varoluşumuzu olabildiğince kabul etmeliyiz.
- We must accept our existence as far as possible.
Tom beni otuz dolara istediğin kadar çok yiyebileceğin bir restorana götürdü.
- Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.
insofar as (or that), to the extent that, to such an extent.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
- As far as I remember, he didn't say that.