sorunu

listen to the pronunciation of sorunu
Турецкий язык - Английский Язык
matter of

This is a matter of the utmost gravity. - Bu son derece bir yerçekimi sorunudur.

sorun
trouble

The trouble is that my son does not want to go to school. - Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.

The rich have trouble as well as the poor. - Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.

sorun
issue

His vote would decide the issue. - Onun oyu sorunu belirleyecekti.

How do you feel about the issue? - Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?

sorun
problem

There seems to be some genetic problem with this animal. - Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.

She kept silent about the problem. - Sorun konusunda sessiz kaldı.

sorunu gider
(Bilgisayar) fix it
sorunu gider
(Bilgisayar) troubleshoot
sorunu giderme
(Bilgisayar) don't fix it
sorunu gidermek
clear up the problem
sorunu gidermek
solve the problem
sorunu çözmek
(deyim) cut the gordian knot
sorunu gidermek
iron out
sorunu çözmek
solve the problem
sorunu hakem kararı ile çözme
(Hukuk) arbitration
sorunu kökünden çözen tartışma
clincher
sorunu tanımlama
(Ticaret) problem defining
sonlu farklar sorunu
(Bilgisayar) problem of finite differences
sorun
challenge

I could hardly refuse Tom's challenge. - Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.

This problem is a real challenge. - Bu mesele gerçek bir sorundur.

sorun
chose

I chose to ignore the problem. - Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.

sorun
drawback
sorun
complication
sorun
{i} difficulty

I had difficulty in making myself understood in French. - Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.

I had difficulty working out the problem. - Sorunu çözmede zorluk çektim.

bir sorunu enine boyuna incelemek
(Hukuk) deliberation
sorun
problem, question, matter, strife, complication, affair, case problem, mesele
sorun
cause

Tom causes me a lot of trouble. - Tom bana çok sorun çıkarıyor.

Whoever causes trouble will be the victim of the trouble. - Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.

sorun
{i} grievance
sorun
{i} ill

Illegal immigration is a serious problem in this country. - Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.

He illustrated the problem with an example. - Sorunu bir örnekle açıkladı.

bir sorunu çözmek
sort something out
ermeni sorunu
armenian question
ermeni sorunu
armenian questions
filistin sorunu
palestine problem
kıbrıs sorunu
(Politika, Siyaset) cyprus problem
mesken sorunu
(İnşaat) housing problem
sistem sorunu
(Bilgisayar) system trouble
sorun
puzzle
sorun
affair

A new affair is agitating the police administration. - Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

sorun
(Bilgisayar) error
sorun
concern

Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women. - Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

sorun
look-out
sorun
(Kanun) dispute

Industrial disputes are still a problem. - Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.

sorun
snafu
sorun
(Ticaret) job

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills. - Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.

sorun
worry

Don't worry about such a trivial problem. - Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.

Don't worry. There's nothing wrong with you. - Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.

sorun
strife
sorun
(Konuşma Dili) a hornet's nest
sorun
(Konuşma Dili) hornets' nest
sorunu çözmek
resolve the problem
sorunu çözmek
settle the matter
uyum sorunu
compliance problem
çözmek (problemi/sorunu)
work out
sorun
case

You have a serious case of sunburn. - Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.

I always rely on him in case there's a problem. - Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.

sorun
question

There is not an answer for your question. - Sorun için cevap yok.

sorun
tribulation
sorun
matter

Tom argued with Mary about the matter. - Tom sorun hakkında Mary ile tartıştı.

Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver. - Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.

sorun
business

It's his problem. It's none of my business. - Bu onun sorunu. Benim işim değil.

bir sorunu çözmek
to solve an issue
bir sorunu çözmek
to resolve an issue
görme sorunu
vision problems
sorun
{i} funeral
sorun
trouble of
Filistin sorunu
(Hukuk) Palestinian question
bedava binici sorunu
(Ticaret) free rider problem
belirsizlik sorunu
(Ticaret) indeterminacy problem
beslenme sorunu
(Tıp) nutrition problem
beslenme sorunu
(Tıp) alimentation problem
biçim sorunu olarak
pro forma
bu sorunu kendi aramızda çözebilir miyiz
Can we settle the matter between ourselves
bütçe sorunu
(Askeri) funds responsibility
cilt sorunu
(Tıp) skin problem
hizmet sorunu
(Bilgisayar) service problem
izleme sorunu
tracking problem
konut sorunu
dwelling problem
sorun
packet
sorun
proposition
sorun
hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

sorun
lookout
sorun
issue , problem
sorun
hangup
sorun
problem, question, matter; issue, point under consideration
sorun
knot
usul hukuku sorunu
(Ticaret) procedural issue
yahudi sorunu
jewish question
zenci sorunu
Negro question
çevre sorunu
(Çevre) environmental problem
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение sorunu в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Sorun
dava
Sorun
mesele
beslenme sorunu
Eğitim yetersizliği, ekonomik güçlükler, gıda üretimi ve dağıtımı, teknolojisindeki düzensizlikler sebebiyle ortaya çıkan olumsuz durum
sorun
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
sorun
çözüm bekleyen karmakarışık durum
sorun
Sıkıntı veren durum, dert
sorunu
Избранное