sonuçlanma

listen to the pronunciation of sonuçlanma
Турецкий язык - Английский Язык
culmination
resulting
result in
completion
sonuçlanmak
end up

I don't want to end up like him. - Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.

Do you want to end up like her? - Onun gibi sonuçlanmak ister misin?

sonuç
conclusion

What conclusions did they come to? - Hangi sonuçlara vardılar?

The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't. - Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.

sonuç
result

You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death. - Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.

If you divide any number by zero, the result is undefined. - Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.

sonuç
{i} consequence

He who makes the mistake bears the consequences. - Hata yapan sonuçlarına katlanır.

Tom is prepared to accept the consequences. - Tom sonuçları kabul etmeye hazır.

sonuç
outcome

Regardless what you may do, the outcome will still be the same. - Yapabileceğiniz ne olursa olsun, sonuç hâlâ aynı olacaktır.

I never doubted the outcome. - Ben sonuçtan asla şüphe etmedim.

sonuçlanmak
turn out
sonuç
{i} end

The peace talks ended in failure. - Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents. - NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.

sonuç
joy
sonuç
{i} success

He said to himself, Will this operation result in success? - Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

sonuç
result, consequence, outcome, conclusion, product, effect netice
sonuç
product
sonuç
payoff
sonuç
result, outcome, conclusion
sonuç
wrap-up
sonuçlanmak
culminate
sonuçlanmak
{f} eventuate
sonuçlanmak
come to a conclusion
sonuç
effect

If you do that, it will only bring about a contrary effect. - Eğer bunu yaparsan,bu sadece aksi sonuçlar doğuracak.

The efforts brought about no effect. - Çabalar sonuç getirmedi.

sonuç
{i} show

Tom's strength training began to show results. - Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.

The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.

sonuçlanmak
{f} go
sonuç
(Denizbilim) conculusion
sonuç
determination
sonuç
find

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

You've always known that eventually everyone would find out. - Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.

sonuç
ending

The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. - Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.

sonuç
all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

sonuç
(Bilgisayar) farewell statement
sonuç
(Ticaret) performance
sonuç
bottomline
sonuç
resultant 
sonuç
rowen
sonuç
(Ticaret) output
sonuç
(Ticaret) score
sonuç
desition
sonuç
sequent
sonuç
after effect
sonuç
repercussion
sonuç
desinence
sonuç
finish

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

sonuç
deduction
sonuç
catastrophe
sonuç
(Bilgisayar) result at
sonuçlanmak
be concluded
sonuçlanmak
ensue
sonuçlanmak
end in

About three out of every four marriages end in divorce. - Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.

sonuç
{i} issue
sonuç
hangover
sonuç
avail
sonuç
inference
sonuç
ramification

Sami didn't fully understand the ramifications of his actions. - Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.

sonuç
fruit

Let's stop this fruitless argument. - Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.

Your effort will surely bear fruit. - Çabanız mutlaka sonuç verecek.

sonuç
event

You'll tell me everything eventually. - Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.

Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime. - Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.

sonuç
child

She's still a child after all. - Sonuçta o hâlâ bir çocuk.

Sami had a relationship that resulted in a child. - Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.

sonuç
bottom line
sonuç
resultant
sonuç
{i} decision

This decision had important results. - Bu kararın önemli sonuçları vardı.

Maria is always making hasty decisions, forgetting about the consequences. - Maria sonuçları unutarak her zaman aceleci kararlar veriyor.

sonuç
result for
sonuç
to result
sonuç
result to
sonuç
close

The election results were extremely close. - Seçim sonuçları son derece yakın.

sonuç
produce

Such international cooperation produced great results. - Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu.

After all, their form of transport produces no pollution at all. - Sonuçta, onların ulaşım formu hiç kirlilik üretmez.

sonuç
denouement
sonuç
(Hukuk) outcome, conclusion
sonuç
corollary
sonuç
finding
sonuç
harvest
sonuç
sum

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

sonuç
log. conclusion
sonuç
aftermath
sonuç
consequent
sonuç
sequel
sonuç
{i} upshot
sonuç
fruitage
sonuç
ultimate

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

Ultimately, he ended up going to school. - Sonuçta, okula gitmeye son verdi.

sonuç
spawn
sonuç
ate
sonuç
success#
sonuç
deduct
sonuçlanmak
to result in
sonuçlanmak
work out
sonuçlanmak
to come to a conclusion, to conclude; to result in, to end in sth
sonuçlanmak
end

About three out of every four marriages end in divorce. - Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.

Do you want to end up like her? - Onun gibi sonuçlanmak ister misin?

sonuçlanmak
come out
sonuçlanmak
finish
sonuçlanmak
redound
sonuçlanmak
be at an end
sonuçlanmak
conclude
sonuçlanmak
issue
sonuçlanmak
to come to a conclusion, be concluded
Турецкий язык - Турецкий язык
Sonuçlanmak işi
Sonuç
netice
Sonuçlanmak
neticelenmek
sonuç
Öz, özet
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Öz, özet
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice: "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi."- N. Cumalı
sonuç
Yazının veya sözün bitim bölümü
sonuçlanmak
Sonuca ulaştırılmak, sonuca bağlanmak, bitirilmek, neticelenmek, intaç edilmek: "Diyelim ki o düşündüğünüz sefer gerçekleşti, diyelim ki başarıyla sonuçlandı."- T. Oflazoğlu
sonuçlanmak
Sonuca ulaştırılmak, sonuca bağlanmak, bitirilmek, neticelenmek, intaç edilmek
sonuçlanma
Избранное