Ultimately, he ended up going to school.
- Sonuçta, okula gitmeye son verdi.
Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
- Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
Recently, he's been drinking too much.
- Son zamanlarda, o çok fazla içki içiyor.
The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
His motorcycle is the latest model.
- Onun motosikleti en son model.
Kelly's latest book appeared last week.
- Kelly'nin son kitabı geçen hafta çıktı.
Date of last revision of this page: 2010-11-03
- Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
Apply two coats of the paint for a good finish.
- İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
The situation resulted in violence.
- Durum şiddetle sonuçlandı.
If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
I came to the conclusion that I had been deceived.
- Ben aldatılmış olduğum sonucuna vardım.
What led you to this conclusion?
- Seni bu sonuca götüren nedir?
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
Close the door after you.
- Sizden sonra kapıyı kapatın.
It was clear to everyone that the vote would be close.
- Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
I have not seen him lately.
- Son zamanlarda onu görmedim
He returned home three hours later.
- Üç saat sonra eve geri döndü.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
- Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
- Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
- Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
- Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.
We will play football after school.
- Okuldan sonra futbol oynayacağız.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
This offer expires on August 15, 1999.
- Bu teklif 15 Ağustos 1999 yılında sona erecek.
My driver's license will expire next week.
- Ehliyetimin süresi gelecek hafta sona eriyor.
Yesterday was the last day of school.
- Dün okulun son günüydü.
The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Tom was utterly disappointed.
- Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
He was utterly perplexed.
- O son derece şaşırmıştı.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
I needn't have watered the flowers. Just after I finished, it started raining.
- Çiçekleri sulamama gerek yoktu. Bitirdikten hemen sonra yağmur yağmaya başladı.
What would you like after dinner? Coffee, tea, or mint water?
- Akşam yemeğinden sonra ne istersin? Kahve, çay ya da nane suyu?
We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
It got cold after sunset.
- Gün batımından sonra hava soğudu.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
- Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Tom is extremely busy now.
- Tom şimdi son derece meşgul.
Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerine sığacaktır.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
In the end the two families accepted their fate.
- Sonunda iki aile kaderini kabul etti.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
There needs to be a full stop at the end of a sentence.
- Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
I'm working full time in a bookshop until the end of September.
- Eylül sonuna kadar bir kitapçıda tam gün çalışıyorum.
There's a full stop missing from the end of the sentence.
- Bu cümlenin sonunda bir nokta eksik.
Please add a full stop at the end of your sentence.
- Lütfen cümlenizin sonuna bir nokta ekleyin.
Tom joined the navy after finishing college.
- Tom üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
I will study abroad when I have finished school.
- Okulu bitirdikten sonra yurtdışında eğitim yapacağım.
The game's outcome hangs on his performance.
- Oyunun sonucu onun performansına bağlı.
The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
It will be fine this afternoon.
- Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
I hope this fine weather lasts till the weekend.
- Umarım bu güzel hava hafta sonuna kadar sürer.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Tom oğullarını öldüren kaza için Mary'yi suçladı.
- Tom blamed Mary for the accident that killed their son.
Şarkı söyleyen çocuk benim erkek kardeşimdir.
- The boy singing a song is my brother.
Orada duran çocuk benim oğlumdur.
- The boy standing over there is my son.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.