Tanık onun adını açıkladı.
- The witness stated his name.
O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
- She witnessed him being killed.
Esperantistlerin ve Yehova Şahitlerinin yaklaşımları arasındaki herhangi bir farklılık görmüyorum.
- I don't see any differences between the approaches of Esperantists and of Jehovah's Witnesses.
Yakındaki bir okulda birçok çocuk uçak kazasına şahit oldu.
- Many children at a nearby school witnessed the plane crash.
Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.
- Our only witness is refusing to testify.
O cinayete tanıklık etti.
- He witnessed the murder.