I don't remember that conversation.
- Ben o sohbeti hatırlamıyorum.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir sohbet yaptım.
We sang, danced and chatted after dinner.
- Biz akşam yemeğinden sonra şarkı söyledik, dansettik ve sohbet ettik.
She would sooner translate sentences on Tatoeba than chat with me.
- O benimle sohbet etmektense Tatoeba'daki cümleleri tercüme etmeyi tercih ediyor.
They stayed up late talking.
- Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.
We used to talk over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken sohbet ederdik.
I'm not good at small talk.
- Sohbette iyi değilim.
Sami liked to chat and make small talk with people.
- Sami sohbet etmekten ve insanlarla küçük konuşmalar yapmaktan hoşlanırdı.
We were chatting over tea.
- Biz çay üzerine sohbet ediyorduk.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
More work and less chatter!
- Daha çok iş ve daha az sohbet!
Sami chatted to the visitors.
- Sami ziyaretçilerle sohbet etti.
He visited with her over a cup of coffee.
- Bir fincan kahve içerken onunla sohbet etti.