Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
En kısa zamanda buradan ayrılmak istiyorum.
- I want to leave here as soon as possible.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Gemi hareket eder etmez, onu deniz tuttu.
- As soon as the ship began to move, he got seasick.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Call me as soon as you meet up with him.
- Ruf mich an, sobald du ihn getroffen hast.
As soon as she heard the news, she broke into tears.
- Sobald sie die Nachricht gehört hat, ist sie in Tränen ausgebrochen.