Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
O kadar fazla ödemeye param yetmez.
- I cannot afford to pay so much.
Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
- I had no idea that Tom knew so much about zebras.
Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- He hurt his arm lifting so much weight.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Hiç bu kadar çok terledin mi?
- Have you ever sweated this much?
Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.
- I never knew swimming could be this much fun.
Keşke bu kadar çok sigara içmesen.
- I wish you wouldn't smoke so much.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
Hiç bu kadar çok terledin mi?
- Have you ever sweated this much?
Bu kadar çok yiyeceğe gerçekten ihtiyacımız var mı?
- Do we really need this much food?
With this much money, I could buy a very decent used car.
- Mit so viel Geld könnte ich einen sehr ordentlichen Gebrauchtwagen kaufen.
We've never before had this much snow.
- Noch niemals vorher gab es so viel Schnee.
Tom seems to have a lot of fun trying to cause as much trouble as he can.
- Es scheint Tom eine Menge Spaß zu machen, soviel Unruhe zu stiften, wie er nur kann.
You can eat as much as you want.
- Du kannst essen, soviel du willst.