Dolma kalemlere, defterlere ve buna benzer şeylere ihtiyacım var.
- I need pens, notebooks and so on.
Birazdan yemek yiyeceğiz.
- We'll be eating soon.
O birazdan burada olacak.
- He will be here soon.
Bataklıkta birçok balıkçıl yaşar.
- Lots of herons live in the marsh.
Bir balıkçıl, bir yengeç, çok sayıda balık ve diğer canlılar bir havuzda yaşardı.
- A heron, a crab, lots of fish and other creatures used to live in a pond.
Lütfen bana elinden geldiğince kısa süre içinde yaz.
- Please write to me as soon as you can.
Kısa süre içinde bir çözüm bulmamız gerekiyor.
- We need to find a solution soon.
Tom çok geçmeden bir iş bulacak.
- Tom will find a job soon enough.
Çok geçmeden şoku atlatacaktır.
- She will get over the shock soon.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Babam yakında kırk yaşında olacak.
- My father will be forty soon.
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
Ses biraz sonra kayboldu.
- Soon the sound died away.
Bar biraz sonra kapanıyor.
- The bar is closing soon.
Okulun yakıldığına dair haberler şehirde hemen yayıldı.
- The news that the school had been burned down soon spread though the town.
O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- She came back soon after five o'clock.
Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
- The sooner we start, the sooner we'll finish.
Az sonra Berlin'e uçuş rezervasyonumu yaptırmayı planlıyorum.
- I am planning to book my flights to Berlin soon after.
Az sonra çay hazırdı.
- Soon, the tea was ready.
Yakın zamanda Boston'a geri gidecek misin?
- Are you going back to Boston anytime soon?
Yakın zamanda eve gitmeyi planlıyor musun?
- Do you plan on going home anytime soon?
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Aptal parasını çabuk harcar.
- A fool and his money are soon parted.
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!