Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Sizi çok güldürecek ne oldu?
- What happened to make you laugh so much?
Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
- I had no idea that Tom knew so much about zebras.
O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
- I wish my leg didn't hurt so much.
Bu kadar gürültü yapmayın.
- Don't make so much noise.
There is only so much you can remember.
So much, he replied, sprinkling a small pile of the powder on the table.
Identical twins are so much alike, it is difficult to identify them.
There has been so much snow, I can't open the door.