Kağıt uçak yavaş yavaş yere düştü.
- The paper plane fell slowly to earth.
O benden ayrılıyordu ve yavaş yavaş yürüyordu.
- She was leaving and was walking slowly from me.
Yavaşça gözlerini kapadı.
- She slowly closed her eyes.
Mary Japonjayı yavaşça konuştu.
- Mary spoke Japanese slowly.