Thomas neredeyse kaymıştı.
- Thomas almost slipped.
Bu bir tür dil sürçmesi olmalı.
- This must have been some kind of Freudian slip.
Bu bir dil sürçmesiydi.
- It was a slip of the tongue.
Bu fırsatı kaçırmayın.
- Don't let this chance slip by.
Bu bir dil sürçmesiydi.
- It was a slip of the tongue.
Bu bir tür dil sürçmesi olmalı.
- This must have been some kind of Freudian slip.
Politikacı bir yılan balığı gibi kaygan!
- The politician is as slippery as an eel!
Geçen kış Tom buzda kaydı ve kalçasını kırdı.
- Tom slipped on ice and broke his hip last winter.
Kâğıttan kaydım ve bacağımı incittim.
- I slipped on the paper and hurt my leg.
Kaymamak için yavaşça yürüdü.
- She walked slowly so she wouldn't slip.
Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
- My glasses started to slip down my nose.
We slipped along the hedges, noiseless and swift.
Profits have slipped over the past 6 months.
She couldn't hurt a fly, young slip of a girl that she is.