O bütünüyle adil değil.
- That's totally unfair.
Debby'ye merhaba dedim fakat o beni bütünüyle görmezlikten geldi.
- I said hello to Debby but she totally ignored me.
O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.