Komşu masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.
- At the neighbouring table sat a German-speaking couple.
İki komşu ülke her açıdan birbirinden farklıdır.
- The two neighbouring countries differ from each other in all respects.
Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
- The army made inroads into the neighboring country.
komşu ülke için bilgi sızıntılarıyla yüklüdür,polis.
- The police charged him with leaking information to a neighboring country.