Tom ve Mary aynı anda cevapladı.
- Tom and Mary answered simultaneously.
Her şey aynı anda oldu.
- Everything happened simultaneously.
O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen.
- He is a scholar and a musician simultaneously.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Hepiniz aynı zamanda konuşmayın.
- Don't all speak at the same time.
Aynı anda ikisini de yapabilir.
- He can do both at the same time.
Onlar aynı anda Paris'e vardılar.
- They arrived in Paris at the same time.
O gerçekten bir simultane çevirmen olarak çalışmak istiyor.
- He really wants to work as a simultaneous interpreter.
Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı.
- At one time there were many slaves in America.
O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
- That island was governed by France at one time.
Tom ve Mary aynı anda cevapladı.
- Tom and Mary answered simultaneously.
Her şey aynı anda oldu.
- Everything happened simultaneously.
Onun hayali eş zamanlı bir çevirmen olmak.
- Her dream is to become a simultaneous interpreter.
... And it's amazing because they're so simultaneously ...
... appearing simultaneously around the world. ...