Bu her şeyi daha basit yapar.
- That makes everything simpler.
O günlerde her şey daha basitti.
- Everything was simpler in those days.
Esperanto Interlinguadan çok daha basit.
- Esperanto is much simpler than Interlingua.
Bu daha basit ve daha güvenilir.
- It's simpler and more reliable.
Sade bir hayat yaşadı.
- He lived a simple life.
Sade, basit açıklamalar yapar.
- He gives plain, simple explanations.
Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
- Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
O, basit aritmetiği bile yapamadı.
- He couldn't do even simple arithmetic.
Bu küçük hikaye her şeyi açıklamak için çok yalın.
- This little story is too simple to explain everything.
Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.
- Fadil got away with murder. Plain and simple.
Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
- Tom ate plain and simple food.
Buradaki iş oldukça kolaydı.
- The work here is fairly simple.
Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
- As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.
- Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent.
Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
- Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
O tam olarak o kadar basit değildi.
- It wasn't quite that simple.
Bizler gerçeklerin basit olduğunu düşünme hatasına düşmeye meyilliyiz çünkü basitlik, görevimizin amacı.
- We are apt to fall into the error of thinking that the facts are simple because simplicity is the goal of our quest.
Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.
- Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways.
Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.
- Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways.
Maria çok kibar, sıradan bir kız.
- Maria is a very polite, simple girl.
may with no great impropriety be termed going a simpling; but with this special difference, that your field simpler never picks up a nettle for a marsh-mallow; a mistake which your tour simpler is very liable to.
That was a symple cause,’ seyde Sir Trystram, ‘for to sle a good knyght for seyynge well by his maystir.’.
There is no simple way to define precisely a complex arrangement of parts, however homely the object may appear to be.
... legal immigration system, to reduce the backlog, make it easier, simpler and cheaper for people ...
... And number three, what if you could make everything simpler ...