Hepiniz benzer şekilde davranıyorsunuz.
- All of you behave similarly.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Benim görüşüm seninkine benzer.
- My opinion is similar to yours.
Sen herhangi bir benzerlik görüyor musun?
- Do you see any similarities?
Etnik guruplar arasındaki bazı benzerlikler nedir?
- What are some similarities among ethnic groups?
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Tom kendine benzeyen insanları sever.
- Tom likes people similar to himself.
Biz aslında oldukça benzeriz.
- We're actually quite similar.
Biz çok benzeriz ve aynı zamanda çok farklıyız.
- We are so similar and so different at the same time.
O, muhtemelen iyi olacak.
- It is likely to be fine.
Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- You know as well as I do that that isn't likely to happen.
Evlerin bodrumlarının sorunları olması muhtemeldir.
- The basements of the houses are likely to have problems.
Böyle bir kazanın tekrar olması muhtemeldir.
- Such an accident is likely to happen again.
Bu neredeyse hiç uygun değil.
- That's hardly likely.
Zamanında varma olasılığımız var mı?
- Are we likely to arrive in time?
Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.
- According to the weather forecast, the typhoon is likely to approach the coast.
Evlerin bodrumlarının sorunları olması muhtemeldir.
- The basements of the houses are likely to have problems.
Galiba bu kitabı okumaya sene sonuna kadar devam edeceğiz.
- We're likely to continue reading this book up to the end of the year.
Tom muhtemelen mantıklı olacak.
- Tom is likely to be sensible.
Tom muhtemelen mantıklı olacaktır.
- Tom will likely be reasonable.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Bütün ömrümce buna müşabih şey görmedim.
- I haven't seen something similar my whole life.
Hepiniz aynı şekilde davranıyorsunuz.
- You all display similar behavior.
Aynı yaklaşımı biz de sürdürüyoruz.
- We too have a similar approach.
Çoğu insan aynı hataları yapar.
- Many people make similar mistakes.
The sisters dressed similarly.
... Similarly, at the top layer, we also need to think about ...