Tom does nothing but complain.
- Tom şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
She does nothing but complain.
- O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
He never sees me without complaining about his wife.
- Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
Stop complaining and do as you're told.
- Şikâyet etmeyi bırak ve sana söylenildiği gibi yap.
I'm fed up with your constant complaining.
- Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.
It is no use complaining about the weather.
- Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz.
I told you not to play your cello late at night, but you did and now the neighbors have complained.
- Sana gece geç saatlerde Çellonu çalmamanı söyledim, fakat çaldın ve şimdi komşular şikâyet etti.
It is no use complaining about the weather.
- Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz.