Benim omuzlarım sert.
- My shoulders feel stiff.
Tom Mary'yi omuzlarında taşıdı.
- Tom carried Mary on his shoulders.
Sorumluluk omuzda hafiftir.
- The burden is light on the shoulder.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
Bu karayolunun bir güvenlik şeridi var.
- This highway has a shoulder.
He was head and shoulders above the others in the law firm..
He stopped the car on the shoulder of the highway to change the flat tire.
... We stand not on the shoulders of giants, ...