Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
- Today is our day to shine.
Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
- Today is our day to shine.
Ayakkabılarımı iyice parlat.
- Give my shoes a good shine.
O, ayakkabılarını parlattı.
- She had her shoes shined.
Ayakkabılarımı cilalamak zorundayım.
- I have to shine my shoes.
Lütfen bu ayakkabıları cilala.
- Please shine those shoes.
Ayakkabılarımı cilalattım.
- I had my shoes shined.
Beyaz ışık prizmada parladığı zaman, ışık tüm renklerine ayrılır.
- When white light shines through a prism, the light is separated into all its colors.
Işık karanlıkta parlar.
- The light shines in the darkness.
Ayakkabılarımı cilalamak zorundayım.
- I have to shine my shoes.
Oyun her halukârda oynanacak.
- The game will be played rain or shine.
Ne olursa olsun, oyun oynanacak.
- The game will be held rain or shine.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
İncile göre, Üç Kıral parlayan bir yıldız tarafından Hazreti İsa'ya yol gösterildi.
- According to the Bible, the Three Kings were guided to Jesus by a shining star.
O mavi-beyaz parlayan yıldız Sirius'tur.
- That blue-white shining star is Sirius.
Sezar'ın ölümünden sonra, bir kuyruklu yıldız yedi gün boyunca parladı.
- After the death of Caesar, a comet shone for seven days.
Yıldızlar her zaman parladı.
- The stars shone all the time.
Ay ışıl ışıl parlıyordu.
- The moon was shining brightly.
Güneş ışıl ışıl parlıyor.
- The sun is shining brightly.
Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.
- Tom intends to go, rain or shine.
Öyle ya da böyle gideceğim.
- Rain or shine, I will go.
Işıldayan gözleriyle beni dinliyordu.
- He was listening to me with his eyes shining.
Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- The moon is shining brightly tonight.
Bu gece yıldızlar parlak şekilde parlıyor.
- The stars are shining brightly tonight.
Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.
- We saw the first star shining in the sky.
O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.
- That actress is the shining star in the company.
1. whatever the weather is. He runs every morning, rain or shine.
2. if you say you will do something come rain or shine, you mean you will do it whatever happens. Come rain or shine, I'll be there, I promise.
Rise and Shine sleepy head.
Ne olursa olsun, gideceğim.
- I will go, rain or shine.
Ne olursa olsun orada olacağım.
- I'll be there rain or shine.
Her halükarda orada yapıyor olacağız.
- We'll be there rain or shine.
O, ayakkabılarını parlattı.
- She had her shoes shined.
Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- Susan shined her father's shoes.
Bulutların üstünde, güneş parlamaya devam ediyor.
- Above the clouds, the sun keeps on shining.
He always showed up right on time, rain or shine.
a shining example.
That mind which harboureth Philosophie, ought by reason of her sound health, make that bodie also sound and healthie: it ought to make her contenment to throughshine in all exteriour parts .
You can take your unsolicited advice and stick it where the sun don't shine.
... secret of the stars. Why do the stars shine? Why does the galaxy light up? Why do we ...
... king -- out of yourself, and let that superstar shine. ...