seyahat et

listen to the pronunciation of seyahat et
Турецкий язык - Английский Язык
voyage
{f} travel

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

{f} traveling

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

Tom tries to avoid traveling by air. - Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.

{f} traveled

My father traveled all over the world by air. - Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

{f} travelled

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

They travelled all throughout Europe with me! - Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!

{f} journey
{f} wayfare
{f} travelling

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

I really like travelling. - Seyahat etmeyi gerçekten severim.

{f} wayfaring
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

peregrinate
seyahat et
Избранное