seyahat ederek

listen to the pronunciation of seyahat ederek
Турецкий язык - Английский Язык
traveling

Some people think the president spends too much time traveling. - Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Tom and Mary spent a year traveling around the world. - Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.

travelling

If I were rich, I'd pass my time in travelling. - Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

wayfaring
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

seyahat et
{f} traveling

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

She is used to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

seyahat et
{f} traveled

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

seyahat et
{f} travelled

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

They travelled all throughout Europe with me! - Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat ederek
Избранное