Life is like a journey.
- Hayat bir seyahate benzer.
Reading a book can be compared to making a journey.
- Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
May I pay with a travelers' check?
- Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
Tom loves taking trips.
- Tom seyahat etmeyi sever.
I am short of money for my trip.
- Seyahatim için yeterli param yok.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
I want to travel to the moon.
- Ben aya seyahat etmek istiyorum.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
Tom and Mary spent a year traveling around the world.
- Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.
I spent more than three-fourths of my summer holidays traveling.
- Yaz tatillerimin dörtte üçünden daha fazlasını seyahat ederek harcadım.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
She was afraid of travelling alone.
- O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
Where is the closet travel agent?
- En yakın seyahat acentası nerede?
Let's ask a travel agent.
- Bir seyahat acentasına soralım.
I want to travel to the moon.
- Ben aya seyahat etmek istiyorum.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?