seviyeli

listen to the pronunciation of seviyeli
Турецкий язык - Английский Язык
elite
gifted
level

Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students. - Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.

(someone) of merit, superior; excellent, outstanding (thing)
seviye
level

This year unemployment will reach record levels. - Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.

Tom was worried that his cholesterol level might be a little high. - Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.

seviye
{i} grade

I made efforts to improve my grades. - Seviyemi yükseltmek için çaba sarfettim.

If you just work hard, your grades will improve a lot. - Sadece sıkı çalışırsanız, seviyeleriniz çok gelişecek.

seviye
{i} plane
seviye
liquid
seviye
rating
seviye
elevation
seviye
bevel
seviye
pitch
seviye
range
seviye
{i} equality
alçak-ışık seviyeli ekran
(Askeri) low-light level television
düşük seviyeli
low-level
düşük seviyeli özel harekat
(Askeri) special operations low-level
düşük-seviyeli kaynak harekatı
(Askeri) low-level source operation
düşük-seviyeli lazer güdümlü bomba
(Askeri) low-level laser-guided bomb
eşit seviyeli yama paneli
(Askeri) equal level patch panel
mikrodalga iniş sistemi; çok seviyeli güvenlik
(Askeri) microwave landing system; multilevel security
orta seviyeli veri oranı
(Askeri) medium data rate
seviye
level, plane
seviye
level düzey
seviye
standard
seviye
level, standing, footing
seviye
layer
seviye
horizon
yüksek seviyeli dijital imza
(Askeri) high water mark
çok seviyeli
multilevel
çok seviyeli öncelik ve önalım hakkı
(Askeri) multilevel precedence and preemption
Турецкий язык - Турецкий язык
Düzeyi, değeri yüksek olan
Düzeyi, değeri yüksek olan: "Bütün bir gün süren bu seminer ve panel çok seviyeli geçti."- H. Taner
seviye
Düzey: "Eski güzel sakalını bile birkaç günlük uzunca bir tıraş seviyesine indirmiştir."- R. N. Güntekin
seviye
Düzey
seviyeli
Избранное