She is always very affectionate with her relatives.
- O her zaman akrabalarına karşı çok sevgi doludur.
He sent me an affectionate letter.
- Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
Tom has fond memories of Mary.
- Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.
It is pleasant to watch a loving old couple.
- Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
Tom grew up in a loving home.
- Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.