Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
- We may have a very severe earthquake any moment now.
Omzumda şiddetli bir ağrı hissettim.
- I felt a severe pain on the shoulder.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
1888'deki Büyük Kar Fırtınası, Birleşik Devletler tarihinin en ağır kar fırtınalarından biriydi.
- The Great Blizzard of 1888 was one of the most severe blizzards in the history of the United States.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
- In any case, she'll have to be severely punished.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
- I have a severe pain here.
Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
- There were severe shortages of food and fuel.
Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
- His running away from home is due to his father's severity.
Rakibini sert bir biçimde eleştirdi.
- He criticized his rival severely.
Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
- They demanded a treaty that would punish Germany severely.
O, ciddiyet tarafında yayıldı.
- He erred on the side of severity.
Tom ciddi bir şekilde yenildi.
- Tom was beaten severely.
Bu gemi yolculuğundaki yiyecek beni ciddi bir şekilde kabız etti.
- The food on this cruise made me severely constipated.
Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- Several boys had to leave school early yesterday.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
- I removed her number after severing our friendship.
Yer fıstığına şiddetle alerjim var.
- I'm severely allergic to peanuts.
O öğretmen tarafından şiddetle azarlandım.
- I got scolded severely by that teacher.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
- Since then, his faith has been severely shaken.
Tom bana ağır biçimde hakaret etti ama ben ona aynen karşılık verdim.
- Tom insulted me severely, but I gave him tit for tat.
Tom ağır biçimde yaralandı.
- Tom was severely injured.
The severity of the offence merits a long prison sentence.
My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
He is fond of fishing.
- O balık tutmayı sever.
I have been a lover of sports since I was young.
- Gençliğimden beri bir spor sever oldum.
I used to be a cat lover.
- Ben bir kedi severdim.
... plagued by war, not just for several years, but for decades. And that has left severe ...
... someone last year's severe cuts to priorities like education ...