Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
- I removed her number after severing our friendship.
Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- Several boys had to leave school early yesterday.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
- Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
- Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
- We may have a very severe earthquake any moment now.
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
- Tom has a severe headache.
Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
- His running away from home is due to his father's severity.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
1888'deki Büyük Kar Fırtınası, Birleşik Devletler tarihinin en ağır kar fırtınalarından biriydi.
- The Great Blizzard of 1888 was one of the most severe blizzards in the history of the United States.
Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
- They demanded a treaty that would punish Germany severely.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
Kelimenin değişik anlamları vardır.
- The word has several meanings.
O, ciddiyet tarafında yayıldı.
- He erred on the side of severity.
Kanser farklı organlara yayıldı.
- The cancer had spread to several organs.
Şehir hayatının farklı avantajları var.
- There are several advantages to city life.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
- Dan was severely beaten by prison guards.
Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
- The storm severely damaged the crops.
Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.
- Several houses were damaged in the last storm.
Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.
- A combination of several mistakes led to the accident.
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
- The fight resulted in several arrests.
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
- The multinational corporation lowered the price of several products.
Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
- Several slight shocks followed the earthquake.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
- Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
- I have a severe pain here.
Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
- There were severe shortages of food and fuel.
Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
- I've also done the same thing several times myself.
Hayatımda çeşitli hatalar yaptım.
- I've made several mistakes in my life.
Hastalık çeşitli şekillerde yayıldı.
- The disease spread in several ways.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
İnsanlar, inşaatı sırasında Eyfel Kulesi'ni şiddetle eleştirdiler.
- People severely criticized the Eiffel Tower during its construction.
Bu sabahtan beri şiddetle yağmur yağıyor, bu yüzden bir yere gitmek istemiyorum.
- It has been raining severely since this morning. That's why I don't want to go anywhere.
Tom ciddi olarak dövüldü.
- Tom was severely beaten.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
O, bu öğüdü toplantı boyunca birkaç defa daha tekrarladı.
- He reiterated this advice several more times during the meeting.
Kelimeyi onun için birkaç kez tekrar ettim.
- I repeated the word several times for her.
Tom bana ağır biçimde hakaret etti ama ben ona aynen karşılık verdim.
- Tom insulted me severely, but I gave him tit for tat.
Tom ağır cezalandırılmalı.
- Tom must be severely punished.
Several people were present when the event took place.
The severity of the offence merits a long prison sentence.
I am fond of reading.
- Ben okumayı çok severim.
In general, little girls are fond of dolls.
- Genel olarak küçük kızlar bebekleri çok severler.
I used to be a cat lover.
- Ben bir kedi severdim.
I have been a lover of sports since I was young.
- Gençliğimden beri bir spor sever oldum.