O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- Tom says that he wants to settle down.
Uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için silahlara başvurmamalıyız.
- We should not resort to arms to settle international disputes.
Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to settle this conflict?
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
- The Indians gave the settlers food.
Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
- The settlers did not always honor the treaties.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.
... People think about the settling of the West. You have ...