Определение sessiz sessiz в Турецкий язык Английский Язык словарь
- sessiz
- mute
- sessiz
- silent
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
He kept silent for a while.
- Bir süre sessiz kaldı.
- sessiz
- quiet
I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- sessiz
- quiet, silent
- sessiz
- soundless
The rain fell soundlessly upon the jungle.
- Yağmur ormanın üzerine sessizce düştü.
- sessiz
- voiceless
- sessiz sinema oyunu
- charade
Tom isn't good at playing charades.
- Tom sessiz sinema oyunu oynamada iyi değil.
- sessiz
- noiseless
Much to my surprise, the door opened noiselessly.
- Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- sessiz
- close-tongued
- sessiz
- (Otomotiv) muting
- sessiz
- tongueless
- sessiz
- serene
- sessiz
- quieter
We're going to need to be a little quieter.
- Biraz daha sessiz olmamız gerekecek.
Hey, can you please be a bit quieter?
- Hey, biraz daha sessiz olur musun?
- sessiz
- dumbed
- sessiz
- (Bilgisayar) no sounds
- sessiz
- silenced
We won't be silenced.
- Biz sessiz olmayacağız.
- sessiz
- hushful
- sessiz
- non-violent
Cesar Chavez asked that strikers remain non-violent even though farm owners and their supporters sometimes used violence.
- Cesar Chavez çiftlik sahipleri ve onların destekçileri bazen şiddet kullansalar bile greve katılanların sessiz kalmalarını istedi.
- sessiz
- nonvocal
- sessiz
- calm
It was the calm before the storm.
- Fırtına öncesi sessizlikti.
This is the calm before the storm.
- Bu fırtınadan önceki sessizliktir.
- sessiz
- stili
- sessiz
- unassuming
Mary was a quiet and unassuming young lady.
- Mary sessiz ve mütevazi bir genç kadındı.
- sessiz
- buttoned up
- sessiz diplomasi
- (Politika, Siyaset) silent diplomacy
- sessiz filmler
- silent films
- sessiz kalmak
- keep silent
Tom was right to keep silent.
- Tom sessiz kalmakta haklıydı.
He was right to keep silent.
- O sessiz kalmakta haklıydı.
- sessiz kuğu
- mute swan
- sessiz kuğu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) cygnus olor
- sessiz ol
- be quiet
I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
Tom told Mary to be quiet.
- Tom Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- sessiz ol
- be silent
Parents teach children to speak, children teach parents to be silent.
- Ebeveynler çocuklara konuşmayı öğretir, çocuklar ebeveynlere sessiz olmayı öğretir.
I didn't come to be silent.
- Ben sessiz olmak için gelmedim.
- sessiz ortak
- (Ticaret) silent partner
- sessiz yöntem
- (Dilbilim) silent way
- surround sessiz
- (Bilgisayar) surround mute
- telefon sessiz
- (Bilgisayar) phone mute
- sessiz
- close tongued
- sessiz
- as quiet as a mouse
I'll be as quiet as a mouse.
- Ben bir fare kadar sessiz olacağım.
I want each of you to be as quiet as a mouse.
- Her birinizin bir fare kadar sessiz olmasını istiyorum.
- sessiz film
- silent film
- sessiz harf
- (Elektrik, Elektronik) Consonant
- sessiz olmak
- Be quiet
Please be quiet, baby is sleeping.
- sessiz sinema
- Silent film
- yavaş, sessiz
- slow, quiet
- çok sessiz
- very quiet
- 3 boyutlu sessiz
- (Bilgisayar) 3d mute
- auxiliary sessiz
- (Bilgisayar) auxiliary mute
- cd-rom sessiz
- (Bilgisayar) cd-rom mute
- daha sessiz bir oda gösterir misiniz
- Would you please show me a quieter room
- en sessiz
- quietest
- en sessiz olanı
- dumbest
- kuzu gibi sessiz
- (deyim) as meek as a lamb
- mezar gibi sessiz
- (deyim) as silent as the tomb
- mezar gibi sessiz
- (deyim) as still as the grave
- mezar gibi sessiz
- (deyim) as quiet as the grave
- mezar gibi sessiz
- (deyim) as quiet as the tomb
- mezar gibi sessiz
- (deyim) as silent as the grave
- mikrofon giriş sessiz
- (Bilgisayar) mic in mute
- mikrofon sessiz
- (Bilgisayar) microphone mute
- mikrofon sessiz
- (Bilgisayar) micphone mute
- mono kar sessiz
- (Bilgisayar) mono mix mute
- mono sessiz
- (Bilgisayar) mono mute
- mono çıkış sessiz
- (Bilgisayar) mono out mute
- mono çıkışı sessiz
- (Bilgisayar) monoout mute
- nefes sürtünmesi ile çıkan sessiz harf
- spirant
- sessiz
- taciturn
- sessiz
- ling. consonant
- sessiz
- tacit
- sessiz
- (harf) surd
- sessiz
- voiceless; soundless; quiet, silent, tranquil, serene, still, mute; buttoned up, taciturn; dumb; consonantal ünsüz
- sessiz
- dumb
He remained dumb during this discussion.
- Bu tartışma sırasında o sessiz kaldı.
- sessiz
- reserved
- sessiz
- reticent
- sessiz
- nonviolent
- sessiz
- consonantal
- sessiz
- quiescent
- sessiz
- still
The room was as still as the grave.
- Oda hâlâ mezar kadar sessizdi.
Stand still and keep silent.
- Hareket etme ve sessiz kal.
- sessiz
- unvoiced
- sessiz
- tuneless
- sessiz
- wordless
- sessiz
- speechless
- sessiz
- mum
- sessiz
- quiet and shy
- sessiz
- hushed
- sessiz
- without a sound
- sessiz
- muted
- sessiz
- unvoweled
- sessiz (rol)
- nonspeaking
- sessiz alanlar
- (Pisikoloji, Ruhbilim) silent areas
- sessiz diplomasi
- (Hukuk) silent diplomacy, quiet diplomacy
- sessiz dua
- private prayer
- sessiz durmak
- keep mum
- sessiz dönem
- silent period
- sessiz film
- silent movie
Do you like silent movies?
- Sessiz filmleri sever misin?
I hate silent movies.
- Sessiz filmlerden nefret ederim.
- sessiz film
- (Sinema) silenced motion picture
- sessiz film/sinema
- 1. silent movie. 2. (Konuşma Dili) charades
- sessiz harf
- sibilancy
- sessiz harf
- voiceless consonant
- sessiz kalmak
- be silent
- sessiz kalmak
- keep quiet!
- sessiz kalmak
- hold one's peace
- sessiz kalmak
- to keep silent
You have only to keep silent.
- Sadece sessiz kalmak zorundasın.
Tom was right to keep silent.
- Tom sessiz kalmakta haklıydı.
- sessiz kalmak kabul etmektir
- silence gives consent
- sessiz koni
- (Havacılık) cone of silence
- sessiz kuğu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kuyugiller) mute swan
- sessiz modda
- (Bilgisayar) quiesced
- sessiz modüller
- (Bilgisayar) muted mudules
- sessiz muamele
- silent treatment
- sessiz oda
- anechoic room
- sessiz oda
- (Telekom) anechoic chamber
- sessiz oda
- (Basın) offbox
- sessiz olma
- voicelessness
- sessiz olmak
- (Dilbilim) give over on
- sessiz olmak
- be silent
I didn't come to be silent.
- Ben sessiz olmak için gelmedim.
- sessiz olmak
- keep quiet!
- sessiz olun
- peace
- sessiz onay
- tacit approval
- sessiz ortaklar
- silent partners
- sessiz piyasa
- (Ticaret) quiet market
- sessiz rıp
- (Bilgisayar) silent rip
- sessiz saha
- (Askeri) anacoustic zone
- sessiz sakin
- restful
- sessiz sakin
- idyllic
- sessiz sedasız
- 1. quiet and retiring. 2. quietly and unobtrusively
- sessiz sinema
- silent motion pictures
- sessiz tiyatro
- pantomime
- sessiz toplantı
- quaker meeting
- sessiz toplantı
- quakers' meeting
- sessiz toprak basıncı
- (Jeoloji) earth pressure at rest
- sessiz vurgu
- (Dilbilim) silent stress
- sessiz zincir
- (Otomotiv) silent chain
- sessiz çal
- (Bilgisayar) play mute
- sessiz çevirim
- (Sinema) mute shooting
- sessiz çoğunluk
- silent majority
- sessiz ışığı
- (Bilgisayar) mute led
- stereo kar sessiz
- (Bilgisayar) stereo mix mute
- sürtünmeli sessiz harf
- fricative
- video sessiz
- (Bilgisayar) video mute
- wave giriş sessiz
- (Bilgisayar) wave in mute