I like the sound of harpsichord very much.
- Klavsenin sesini çok severim.
The hyena's bark sounds like laughter.
- Sırtlanın havlaması kahkaha gibi ses çıkarıyor.
This bird can imitate the human voice.
- Bu kuş insan sesini taklit edebilir.
She began to cry in a loud voice.
- O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
Speak louder so everyone can hear you.
- Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
You ought to read English aloud.
- İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.
I could not stop myself from crying aloud.
- Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
I heard a strange noise coming from Tom's room last night.
- Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum.
She called down from upstairs to ask what the noise was about.
- O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
Do fish have vocal chords?
- Balıkların ses telleri var mıdır?
Tom and Mary sang background vocals.
- Tom ve Mary arka vokalleri seslendirdi.
Do you often listen to audiobooks?
- Sık sık sesli kitaplar dinler misin?
What's your favorite audio player?
- Favori ses çaların nedir?
Tom ought not to have spoken to his teacher in that tone of voice.
- Tom öğretmeniyle o ses tonuyla konuşmamalıydı.
He made a speech using his unique tone of voice.
- O, eşsiz ses tonunu kullanarak bir konuşma yaptı.
The musician beat his drums loudly.
- Müzisyen davulunu yüksek sesle çaldı.
John was beating the drums loudly.
- John yüksek sesle davulları çalıyordu.
Tom was trying hard not to laugh out loud.
- Tom yüksek sesle gülmemeye çalışıyordu.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
They shouted as loudly as they could.
- Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.
She shouted that she was safe.
- O yüksek sesle güvende olduğunu söyledi.
I heard someone calling my name.
- Birinin adımı seslendiğini duydum.
She called the kitten Jaguar.
- Kedi yavrusuna jaguardiye seslendi.
When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
- O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
I could not stop myself from crying aloud.
- Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
Can you please reduce the volume of the music?
- Lütfen müziğin sesini azaltır mısın?
How do I fix the volume?
- Ben sesi nasıl düzeltebilirim?
An electric guitar doesn't sound the same as an acoustic one.
- Elektro bir gitar akustik bir gitar gibi ses vermez.
Music is the silence between the notes.
- Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
You don't have to speak so loudly. I can hear you very clearly.
- Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
Tom nearly laughed out loud.
- Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
You've got to speak up.
- Yüksek sesle konuşmak zorundasın.