They were freed to work for themselves.
- Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
Lincoln agreed that all slaves should be freed.
- Lincoln bütün kölelerin serbest bırakılmasını kabul etti.
The terrorists released the hostages.
- Teröristler rehineleri serbest bıraktı.
Tom was released from prison last month.
- Tom geçen ay cezaevinden serbest bırakıldı.
I hear he was set free after doing five years in prison.
- Onun hapiste beş yıl yattıktan sonra serbest bırakıldığını duyuyorum.
The prisoner was set free yesterday.
- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
Iran balks at release of American woman.
- İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.
Don't release that dog.
- O köpeği serbest bırakmayın.
Tom refused to let go.
- Tom serbest bırakmayı reddetti.