Lincoln set the slaves free.
- Lincoln köleleri serbest bıraktı.
They were freed to work for themselves.
- Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
The terrorists released the hostages.
- Teröristler rehineleri serbest bıraktı.
The prisoner asked to be released early.
- Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
I hear he was set free after doing five years in prison.
- Onun hapiste beş yıl yattıktan sonra serbest bırakıldığını duyuyorum.
The prisoner was set free yesterday.
- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
They released the prisoner.
- Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.
Iran balks at release of American woman.
- İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.
Tom refused to let go.
- Tom serbest bırakmayı reddetti.