Karakoram Çin'i Pakistan'dan ayırmaktadır.
- The Karakoram separates China from Pakistan.
Çöpü ayırmak önemlidir.
- It's important to separate the rubbish.
Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
- They each paid separately.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Ailesinden ayrılmayı sevmiyordu.
- He didn't like being separated from his family.
Tom karısından ve çocuklarından ayrılmayı istemiyordu.
- Tom didn't like being separated from his wife and children.
Biz ayrılmak istemiyoruz.
- We don't want to be separated.
Britanya kanalla kıtadan ayrılmaktadır.
- Britain is separated from the Continent by the Channel.
Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.
- When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.
Tom ve Mary farklı devletlerde yaşıyorlar.
- Tom and Mary live in separate states.
Biz ayrılmak istemiyoruz.
- We don't want to be separated.
Britanya kanalla kıtadan ayrılmaktadır.
- Britain is separated from the Continent by the Channel.
Dili kültürden ayıramazsınız.
- You can't separate language from culture.
Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
- It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.
Şehir zengin ve yoksul olarak ayrılmış.
- The city is separated into rich and poor.
İrlanda ve İngiltere denizle ayrılmıştır.
- Ireland and England are separated by sea.
Tom. Almanca cümlelerde Mary'yi sık sık bir virgülle ayırdığı için üzgün.
- Tom is sad, as in German sentences he is often separated from Mary by a comma.
Anne dövüşen çocukları ayırdı.
- The mother separated the fighting children.
Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
- It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.
Manş denizi İngiltere'yi ve Fransa'yı ayırmaktadır.
- The English Channel separates England and France.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
{2} This ſo containeth all things, as not being yet ſecrete and diſtinct ; whereas in the Second they are diſcerned and diſtinguiſhed by Reaſon ; that is, they are Actually diſtinguiſhed in their Ideas ; whereas the Firſt is the Simple and Fecund Power of all things.
Separate the articles from the headings.
I try to keep my personal life separate from work.
... separated by grasslands. ...
... The words are separated with spaces, but there are ...