İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
- I'm going to raise my English level.
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.
- This year unemployment will reach record levels.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Tom duyarlı davranıyor, değil mi?
- Tom is being sensible, isn't he?
Tom çok duyarlı davranıyor, değil mi?
- Tom is being very sensible, isn't he?
Tom çok mantıklı bir kişidir.
- Tom is a very sensible person.
Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı.
- It was very sensible of him to reject the bribe.
Ben aksine duyarlı bir adamdır.
- Ben, if anything, is a sensible man.
Onlar duyarlı kızlar.
- They are sensible girls.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.
- Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
Bu makul bir yaklaşımdır.
- This is a sensible approach.
Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
He kept a level head under stress.
They ask questions of someone who thinks he's got something sensible to say on some matter when actually he hasn't.
It has been vouchsafed, for example, to very few Christian believers to have had a sensible vision of their Saviour.
... general newspapers find some kind of sensible, stable ...
... and education, and reducing our deficit in a sensible way, using the savings from ending ...