I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
He rose to his feet to greet me.
- O beni selamlamak için ayağa kalktı.
I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
They got up to greet her.
- Onlar onu selamlamak için kalktılar.
He rose to his feet to greet me.
- O beni selamlamak için ayağa kalktı.
When the visitor entered the room, we stood to greet him.
- Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.
The people hailed the victory.
- İnsanlar zaferi selamladılar.
The president saluted the public.
- Devlet başkanı halkı selamladı.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
Greetings from Brazil!
- Brezilya'dan selamlar!
We exchanged greetings.
- Birbirimizi selamladık.
She greeted me with Good morning.
- O, beni Günaydın ile selamladı.
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
I don't salute your flag.
- Bayrağınızı selamlamam.
In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
- Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.