Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
Ed is the odds-on choice for class president, because he has good sense and good humor.
Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
- I'll most likely win.
Yarışı büyük ihtimalle kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- Who do you think is most likely to win the race?
Tom büyük ihtimalle gelmeyecek.
- Tom isn't very likely to come.
Jane büyük ihtimalle gelecek.
- Jane is very likely to come.
O, büyük olasılıkla seçilecek.
- It's very likely that he'll be chosen.
Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.
- Taro is very likely to pass the university entrance examination.
It's very likely that someone will be waiting for us.
- Es ist sehr wahrscheinlich, dass jemand auf uns warten wird.
They're very likely to arrive next week.
- Sie werden sehr wahrscheinlich nächste Woche ankommen.