A computer keeps time using a clock battery.
We had a wonderful time at the party.
He was the leader of the great expedition.
- Büyük seferin lideriydi.
He never returned from that expedition.
- O seferden asla geri dönmedi.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
Perhaps you should try doing one thing at a time.
- Belki bir seferde bir şey yapmaya çalışmalısın.
He carried six boxes at a time.
- O, bir seferde altı kutu taşıdı.
The harbor is closed to navigation.
- Liman seferlere kapalıdır.
They failed both times.
- Onlar her iki seferde de başarısız oldu.
There's always a next time.
- Her zaman bir sonraki sefer vardır.
Unfortunately, I missed my flight, so I won't get to Boston in time for the meeting.
- Ne yazık ki, uçak seferimi kaçırdım, bu yüzden toplantı için zamanında Boston'a varmayacağım.
This is the last call for Flight 333 to Boston.
- Bu, Bostona giden Sefer 333 için son çağrı.
This time, Layla's luck has run out.
- Bu sefer Leyla'nın şansı tükendi.
The snow prevented the train from running.
- Kar, treni seferden alıkoydu.