O, belediye başkanı ile tanışıktır.
- He is acquainted with the mayor.
İkinizin tanışık olmasına inanmıyorum.
- I don't believe you two are acquainted.
Onunla tanışmış olmak büyük bir onur.
- It is a great honor to become acquainted with her.
Kasabadaki herkesle tanışmıştı.
- He was acquainted with everybody in town.