O, bölüm şefliğine atandı.
- He was promoted to section chief.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.
Manzara Batı Virginia'nın uzak bir kesimindeki küçük bir dağ köyüydü.
- The scene was a tiny mountain village in a remote section of West Virginia.
Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
- I asked for a seat in the smoking section.
Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
- Mary cleared the platforming section with ease.
Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
- I asked for a seat in the smoking section.
Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
- I asked for a seat in the no-smoking section.
Bu, Tokyo'nun bir iş bölgesidir.
- This is a business section of Tokyo.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
After explaining that for 7 years, from ’88 to ’95, I was permanently sectioned under the Mental Health act, robbed of my freedom, my integrity, my rights, I wrote at the time;- ¶.