In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
- ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.
Tom had no options left.
- Tom'un başka seçeneği yoktu.
Tom asked if there were any other options.
- Tom diğer seçenekler olup olmadığını sordu.
Tom considered his options.
- Tom seçeneklerini düşündü.
They saw they had no choice.
- Seçeneklerinin olmadığını anladılar.
There is no choice but to agree to his plan.
- Onun planını kabul etmekten başka seçenek yoktur.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.