Tom doesn't have many options.
- Tom'un çok seçeneği yok.
Tom had no options left.
- Tom'un başka seçeneği yoktu.
Tom asked if there were any other options.
- Tom diğer seçenekler olup olmadığını sordu.
What payment options are available?
- Hangi ödeme seçenekleri mevcut?
They had no choice but to leave.
- Onların gitmekten başka seçenekleri yoktu.
They saw they had no choice.
- Seçeneklerinin olmadığını anladılar.
You leave me no alternative.
- Bana seçenek bırakmıyorsun.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.