Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; onlar kendilerini yargılamak yerine anlamak için zorlarlar.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
Küçümseme aptalların yemeğidir.
- Scorn is the food of fools.
Herkes alaycı bir biçimde ona güldü.
- All scornfully laughed at him.
Herkes Dan'ın küçümseyen tavrından bıktı.
- Everybody is fed up with Dan's scornful attitude.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Neden bana böyle küçümseyen bir görünüm veriyorsun?
- Why are you giving me such a scornful look?
He scorned her romantic advances.