En güzel gül bile bir gün solacak.
- Auch die schönste Rose wird eines Tages welk.
Sağır sultan bile duydu.
- Das pfeifen schon die Spatzen von den Dächern.
Bazıları çoktan fazlasıyla sarhoştular.
- Einige waren schon ziemlich blau.
Gel bakalım, tavşancık! Yatağa girme vakti çoktan geldi.
- Komm, mein Häschen! Es ist schon Zeit, ins Bettchen zu hüpfen.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
O zaten varmış olmalı.
- He should have arrived already.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
Tren çoktan hareket etti.
- The train has already left.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Önceden akşam yemeğini yedin mi?
- Have you eaten your dinner already?
Postacı önceden geldi mi?
- Has the mailman already come?
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
- Tom has already signed up for that class.
Tom'un Mary'nin daha önce evli olduğunu bildiğinden şüpheliyim.
- I doubt that Tom knew that Mary was already married.
Ben zaten biletimi aldım.
- I've already bought my ticket.
Saat dokuz oldu bile.
- It is already nine o'clock.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count up to one hundred.
Kısa eteklerin modası şimdiden bitti.
- Short skirts have already gone out of fashion.
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
Dil sınıfı için kompozisyonunu halen bitirmedin mi?
- Have you already finished your composition for language class?
Have you got a beard already?
- Hast du schon einen Bart?
I still don't like Cavalieri, Tonelli, or Fubini... and my oral calculus exam is already tomorrow.
- Ich mag Cavalieri, Tonelli und Fubini immer noch nicht, und morgen habe ich schon meine mündliche Analysisprüfung.