Английский Язык - Турецкий язык
Определение saying; sentence; maxim; hence, word; advice; counsel в Английский Язык Турецкий язык словарь
- read
- öğrenim görmek
- read
- {f} okumak: read a book kitap okumak
- read
- okunacak şey
- read
- işaret etmek
- read
- okumuş
Kitabı okumuş gibi konuşuyor.
-He talks like he'd already read the book.
O, mektubu okumuş olabilir.
-He may have read the letter.
- read
- çok bilgili
İngiliz edebiyatında çok bilgilidir.
-He is well read in English literature.
- read
- {f} çözmek
- read
- bakıp anlamak
- read
- eğitimi görmek
- read
- kıraat etmek
- read
- tahsil etmek
- read
- {f} İng. okumak, ... eğitimi görmek: read law hukuk okumak
- read
- anlamak
Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
-To understand it, you have only to read this book.
Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
-You have only to read this article to see how serious the accident was.
- read
- kavramak
- read
- sökmek
- read
- (termometre/vb.) göstermek
- read
- okuyuş
Bu kitabı her okuyuşumda yeni bir şey keşfediyorum.
-Every time I read this book, I discover something new.
Bu, incili ilk kez okuyuşum.
-This is the first time for me to read the Bible.
- read
- (birdemde) okumak
- read
- mana vermek
Связанные Термины
Английский Язык - Английский Язык
Определение saying; sentence; maxim; hence, word; advice; counsel в Английский Язык Английский Язык словарь
- read
saying; sentence; maxim; hence, word; advice; counsel
Расстановка переносов
saying; sentence; maxim; hence, word; advice; coun·selПроизношение
Resimler
История
Избранное