I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
- Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.
- Tom Mary'ye hayatında yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
The sheets were soaked with sweat.
- Sayfalar terle doldu.
On a separate sheet of paper, describe your best friend: age, where he or she lives, his or her job, etc.
- Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
This web page can't be displayed.
- Bu web sayfası görüntülenemiyor.
More than 90 percent of visits to a web page are from search engines.
- Bir web sayfası ziyaretçilerinin %90'ından daha fazlası arama motorlarındandır.