savunucu

listen to the pronunciation of savunucu
Турецкий язык - Английский Язык
advocate

You are our advocate Tom. - Sen bizim savunucumuzsun, Tom.

apologist
law counsel for the defense
defender

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

Thou shalt respect all weaknesses, and shalt constitute thyself the defender of them. - Tüm zayıflıklara saygı göstermelisin ve kendini onların savunucusu tayin etmelisin.

champion
champion, advocate
supporter
exponent
defensive

Why are you so defensive? - Neden bu kadar savunucusun?

Don't get defensive. I'm not blaming you. - Savunucu olmayın. Sizi suçlamıyorum.

protective
sağ savunucu
soccer right fullback, right back
savun
{f} advocate

He advocated the reduction of taxes. - Vergilerin azaltılmasını savundu.

He advocates a revision of the rules. - Kuralların bir revizyonunu savunuyor.

savun
{f} defending

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

Tom was defending himself. - Tom kendini savunuyordu.

savun
defend

They defended their country against the invaders. - Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

Турецкий язык - Турецкий язык
Bir şeyi savunan kimse, müdafi: "Bu türlü hak savunucularının türlüsüyle karşılaştım hayatımda."- N. Cumalı
Bir şeyi savunan kimse, müdafi
Savunma oyuncusu
bek
müdafi