Layla killed innocent and defenseless babies.
- Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.
The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
- Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
I don't feel vulnerable.
- Ben savunmasız hissetmiyorum.
We're still vulnerable.
- Biz hâlâ savunmasızız.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
He advocates a revision of the rules.
- Kuralların bir revizyonunu savunuyor.
No one is defending my country.
- Kimse ülkemi savunmuyor.
We are defending the same cause.
- Biz aynı nedeni savunuyoruz.
They defended their country against the invaders.
- Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.
Paris did her best to defend her liberties.
- Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.