This is going to be a tough sell.
My boss is very old-fashioned and I'm having a lot of trouble selling the idea of working at home occasionally.
This old stock will never sell.
Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
- Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
I doubt that Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses.
- Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.
Selling cars is my job.
- Arabaları satmak benim işimdir.
Tom's work is selling second-hand cars.
- Tom'un işi ikinci-el arabalar satmaktır.
The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
I sell clothing online.
- Ben çevrimiçi giysi satarım.
The salesperson persuaded her to buy the dress.
- Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
He realized a large sum by the sale of the plantation.
- O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
- Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
Stamps are not sold in this store.
- Bu dükkânda pul satılmıyor.
Tom saw vending machines everywhere when he visited Japan.
- Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomatik satış makinaları gördü.
You can buy the ticket from the vending machine too.
- Otomattan da bilet satın alabilirsin.
I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
- Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
He wants to dispose of his books.
- O, kitaplarını satmak istiyor.
I want to dispose of the land.
- Ben arazimi satmak istiyorum.
He breeds cattle for market.
- O, satmak için sığır besler.
They buy these goods cheaply overseas and then mark them up to resell at home.
- Bu malları yurt dışından ucuza alıyorlar ve daha sonra yurtta satmak için zam yapıyorlar.
We had to sell the building because for years we operated it in the red.
- Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.
Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
- Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
Operasyon bir SAT timi tarafından yapıldı.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Cumartesi, haftanın son günüdür.
- Saturday is the last day of the week.
Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
- Tom sat on the porch and read the paper.
Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
- Tom sat on the porch, reading the evening paper.
Bir ağacın altına oturdular.
- They sat under a tree.
Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
- He sat on the bench and crossed his legs.