The caricatures that are sold in Montmartre are of good quality.
- Montmartre satılan karikatürler iyi kalitededir.
Maria doesn't eat food that's sold on the street.
- Maria sokakta satılan yiyecekleri yemiyor.
The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
He decided to sell the car.
- Arabayı satmaya karar verdi.
The salesperson persuaded her to buy the dress.
- Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
This medicine is still not sold in pharmacies.
- Bu ilaç, halen eczanelerde satılmamaktadır.
I sold the house to advantage.
- Evi avantajlı şekilde sattım.
You can buy the ticket from the vending machine too.
- Otomattan da bilet satın alabilirsin.
Tom didn't have enough change to buy a drink from the vending machine.
- Tom'un otomattan bir içecek satın almak için yeterli bozuk parası yoktu.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
- Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
The police raided the speakeasy.
- Polisler gizlice içki satılan yeri bastı.
Operasyon bir SAT timi tarafından yapıldı.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Cumartesi, haftanın son günüdür.
- Saturday is the last day of the week.
Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
- Tom sat on the porch and read the paper.
Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
- Tom sat on the porch, reading the evening paper.
İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
Bir ağacın altına oturdular.
- They sat under a tree.